5 çayı sohbetimin ilkini Oğuz Serdar ile gerçekleştirdim

5 çayına misafirim var!

Bildiğiniz üzere Amerika’da yaşıyorum. Sosyal medya üzerinden (Skype, Facebook, Twitter, Friendfeed, Flickr, LinkedIn) ailemle ve arkadaşlarımla iletişim kuruyorum. Medya üzerinden sadece var olan ilişkilerimi sürdürmüyor, yeni arkadaşlıklar da ediniyorum. Bunlardan bazıları ile birebir iletişim halindeyim ve bazılarıyla ise San Francisco’da yüz yüze görüşme imkanım oldu. Madem gerçek kişilerle sanal arkadaşlıklar kuruyoruz. Ben de dedim ki yeni arkadaşlarımı daha yakından tanımak adına onları sanal olarak 5 çayına davet edeyim. :)

İlk misafirim Oğuz Serdar.

Oğuz Serdar, bana göre sosyal medyada en yararlı içerikleri paylaşan arkadaşlarımdan biri. Ne zaman yerli yada yabancı bir bloga girsem, okumaya hazırlandığım yazıyı mutlaka Oğuz benden önce okumuş, beğenmiş (like) ve paylaşmış oluyor. Baktım bu böyle olmuyor blogları okumaya fırsat bulamadığım zamanlarda Oğuz’un paylaşımlarına bir göz atıyorum. :) Şimdi Oğuz’u yakından tanımak istiyorum.

-Hoşgeldin Oğuz, Öncelikle sana ne ikram edebilirim? Çay, kahve? (Bu sanal ikramlar Türkiye’de gerçeğe dönüşecektir) :)

Hoşbulduk Reyhan! İki kahveyle başlayamadığım günlerim verimsiz geçen bir kahve bağımlısı olarak muhtemelen kahve rica ederdim. :) İkramların nerede gerçeğe dönüşeceği konusunda şüpheliyim çünkü önümüzdeki yazı, önemli bir aksilik olmazsa Silikon Vadisi çevrelerinde geçirmeyi planlıyorum. Dolayısıyla yerleştikten sonra, oradaki tüm Türk dostları tek tek ziyaret edip, kahve sohbeti yapmak öncelikle yapacağım şey olacak.

-Öncelikle, biraz kendinden bahseder misin?

1990, Iğdır doğumluyum. Teknolojinin esamesinin okunmadığı bu bölgeden çıkışlı olmamın sebebi ailenin Azeri kökenli olması. Sırasıyla İçel Anadolu Lisesi, Çukurova Üniversitesi (İnş. Müh.) ve Anadolu Üniversitesi (İşletme) şeklinde devam eden bir eğitim geçmişim var. Uzun süredir üzerinde çalıştığımız, startup’ın gelmiş olduğu noktadan ötürü, Ocak itibariyle örgün eğitimin devam ettiği Çukurova’daki kaydımı donduruyorum ve tam zamanlı olarak start-up’ın Silikon Vadisi’nden startı vermesi üzerine çalışmalarımı yoğunlaştırmayı hedefliyorum.

-Şimdiye kadar neler yaptığını kısaca paylaşır mısın?

Kullanıcı odaklı internetten -Web 2.0- çok daha önce, internette asıl ticaretin ve paranın döndüğümecra olan affiliate marketing’ten 2 sene öncesine kadar, Türkiye şartlarında önemli miktarlarda kazançlar elde edebildim ve haliyle bu süreç, gelecekte hangi sektör üzerinde yoğunlaşacağımı belirlemiş oldu. 15/16 yaşlarında sıfırdan 4-5 haneli kazançlara eriştiğiniz zaman dünyaya farklı gözlerle bakmaya başlıyorsunuz. Sonrasında ciddi olarak hazırlanmadığım -dersaneye bile gitmemiştim- 2008 üniversite sınavlarında yolum Adana’ya düşünce, o dönemler henüz şimdiki patlamasını yapmamış olan Twitter’dan, Adana lokasyonlu kullanıcıları araştırırken tanıştığım @wrzl ile partnerliğimiz de başlamış oldu.

Öncelikle bölgedeki sosyal medya çevresini toparlayabilmek adına, İstanbul ve Ankara’dan sonra üçüncü Likemind etkinliklerini şehirde organize etmeye başladık. Tüm bu süreç boyunca, aklımın bir köşesinde sürekli olarak internette “the next big” olabilecek bir şeyler yapabilme umudu vardı ve boş da durmuyordum. Sektörün öncüsü isimlerle yazışmalara o günlerde başlamıştık ve bugün üzerinde çalıştığımız fikrin temelleri o günlerde atılmıştı.

2009 yılının ortalarında, bugün TechCrunch – Mashable gibi bloglarla kafa kafaya yarışan TheNextWeb ekibiyle tanışmamız ve gerçekleştirdiğimiz uzun Skype görüşmeleri sonucunda, asıl blogdan sonraki ilk yan blog olan Türkçe versiyonu başlattık ve bu hem onlar için, hem bizim için dönem noktası oldu. TNW, Türkçe versiyonun başarısı üzerine lokal kanalların üzerine gitti ve bugün inanılmaz noktalara geldi.

Bizim tarafta ise, aslında daha önce başlayan ve TNW Türkiye operasyonunu yürütürken genişleyen, Avrupa ve Amerika’da sektör öncüleriyle olan bağlantılar sonucunda -girişimci hislerin de ağır basması da önemliydi- vaktimizin ve mesaimizin çoğunu, start-up fikri üzerine ayırmaya başladık ve 6 – 7 aylık bir sürecin sonucunda TNW Türkiye operasyonundan ayrılmış olduk.. Bizim yerimize bir süre operasyonu yürüten iki arkadaşımız (Serkan – Ümit) da Webrazzi’ye transfer olunca, TNW Türkiye pasifleşti malesef ama bugün baktığımız zaman, işin içinde olan hemen hemen herkesin, mevcut işini geliştirmesine katkısı olan bir süreç oldu bu. En son LeWeb’de görüştük TNW’den dostlarla ve çok keyifli sohbetlerde bulunduk.

Sonuç olarak, benim kafamdaki modeli, ortağım Özer’in hali hazırda kurulu modeline entegre etmemizle de resmen startı verdik. 2009 sonunda, görüşmelere resmiyet katma amaçlı olarak ilk kurumsal deneyimimiz olan Tows Media LLC’yi, Amerika’da kurduk. Geçmiş bağlantılarımızın getirisiyle irtibatta olduğumuz, aynı zamanda start-up fikrimize destek veren Automattic ile Türkiye’de ilk WordCamp etkinliğini düzenledik, Matt Mullenweg ve Tim Ferriss gibi iki önemli isim bu kapsamda Türkiye’ye getirmiş olduk.

Şu anda, WordCamp harici, bizim gibi lokal bölgelerden çıkıp da globalde başarıyı hedefleyen start-upların fonlanmasını sağlayan Avrupa’nın (bence) en iyi incubator & fonlama programını Türkiye’ye getirmek üzereyiz. Umarım kısa sürede açıklıyor oluruz.

-Boş zamanlarını nasıl değerlendiriyorsun?

Elbette herkes gibi benim de yapmaktan zevk aldığım birçok şey, birçok hobim var. Ancak girişimci tarafta yer aldığınız ve motivasyonunuzu korumanızı sağlayacak güzel gelişmeler olduğu vakit, gönüllü olarak “full-time” yerine “full-day” çalışma modunda oluyorsunuz. Bu da bir internet girişimcisi için günlük 14/15 saat azami bilgisayar başında vakit geçirmek demek. Saatlerce Skype görüşmesi, bir günde yüzleri bulan email yazışma trafiği demek.

Dolayısıyla “boş zaman” kavramı girişimci bazında değişken bir kavram bence. Somut gelişmeler elde edene dek, motivasyonu korumak için çeşitli aktivitelerde bulunmak elbette şart ama projeye adanmış bir şekilde, “full-day” modunda çalışmak, başarının en önemli noktası.

Konuyla ilgili bir örnek verecek olursam; geçen hafta davetli olarak katıldığım ve inanılmaz verimli geçen LeWeb’10 için 5 gün Paris’teydim. İlk kez geldiğim bu güzel şehri, ancak dönüş uçağının kalkmasından birkaç saat önce turlayabildim ve doğru düzgün gezemedim bile. :) Avrupa’nın önemli isimlerini geçtim, baştan aşağı tüm Silikon Vadisi’nin orada olduğu bu inanılmaz etkinlikte Asya’dan bile iddialı girişim & girişimciler varken, İsrail’den katılan bir takım hem start-up yarışmasını kazanıp, hem de etkinlikte 25 milyon $’lık yatırım alabiliyorken Türkiye’nin temsiliyetinin çok az olması üzücüydü açıkçası. Tüm konferans notlarımı gelecek haftalarda, kişisel blogumu tekrar aktifleştirdikten sonra aktarmayı düşünüyorum, umarım faydalı olacaktır katılamayanlar için.

-Günde kaç saatini bloglara ayırıyorsun. Seni ne zaman görsem hep çevrimiçisin ve sürekli çok yararlı yazılar paylaşıyorsun? Nereden geliyor bu enerji?

Günde en az 2 saatimi sektörde ne olup bittiğini öğrenmek adına blogları ve çeşitli haber kaynaklarını taramakla harcıyorum. TechMeme, TweetMeme ve filtrelenmiş Twitter listeleri başlıca kaynaklarım. Kendi takipçi kitleme kirlilik yaratmamak adına, buralardan toparladıklarımın ancak az bir kısmını paylaşıyorum. Faydalı bulmana çok sevindim, teşekkür ederim! :)

-Silikon Vadisini ve gelişmeleri çok yakından takip ettiğini biliyorum. Diğer yandan girisimcisin. Var mı buralara gelmek gibi bir planın?

Bu soruya gelene kadar, soru cevaplanmış oldu aslında. :) En kötü senaryoda bile, bu yazı Amerika’da geçirmek üzere şartlandırdım kendimi. Her şey planladığımız gibi giderse, 2011 başında projenin teaserlarını, bahar 2011 sürecinde yatırımı açıklamayı ve 2011 yazında ise lansmanı yapmayı hedefliyoruz, önemli gelişmeler kat ettik. Biz buradan ne kadar çabalasak da, bazı şeyler orada bizzat bulunmakla çözüleceğinden, biz oraya gelene kadar işleri bizim adımıza yürütmesi adına, Vadi’nin tanınmış medyatik isimlerinden birini 3. bir founding partner olarak ekibe katmak üzereyiz. Aynı zamanda değerli isimlerden oluşan danışman kadromuzun olmasını hedefliyoruz. Tüm görüşmeler devam ediyor şu anda, olumlu sonuçlanmaları ve açıklayabiliyor olmamız an meselesi.

Tüm bunlar bir yana, sizin gibi orada çaba gösteren ve girişimlerde bulunan değerli Türk arkadaşlarımızla da yavaş yavaş kontakt kurmaya başlayacağız. Bu tür konularda birbirimize yardımcı olmamız çok önemli bence.

-Şimdilerde grup satın alma modeli çok moda. Türkiye’de malum bu rüzgârdan nasibini olumlu olarak alıyor. Bundan sonra ne gibi yeni akımlar çıkacak var mi bir önsezin?

Yakından takip ediyor olsam da grup satın alma modeli ilgimi çeken bir model değil. Groupon’un Google’ın 6 milyar dolarlık teklifini reddetmesi ise inanılmaz bir şovdu bence, büyümelerinin bir süre daha yüksek oranlarla devam edeceğini düşünüyorum.

Üzerinde çalıştığımız girişim içerik & sosyal bazlı olduğundan, ilgi alanımı daha çok bu modeldeki servislerin hangilerinin yakın geleceğe damgasını vuracağı sorusu oluşturuyor. Google, Facebook, Twitter ve Foursquare’in ardından kim gelecek? Tahminim, daha “birleştirici” ve “information overload” hadisesinin önüne geçecek bir servisin ortaya çıkıp bunu sağlayacağı yönünde. Süreci hep birlikte izleyeceğiz.

-Sosyal medyayı akıllı kullananlardansın. Hiç bir kavgaya karıştığını ve negatif yorumlarda bulunduğuna denk gelmedim. Sosyal medyanın akıllı kullanımı hakkında bize neler önerebilirsin?

Bu konuda söylenecek çok şey var aslında, ben sessiz kalmayı tercih ederim. Sosyal medyanın akıllı kullanımından öte, etik kullanımını sağlayabilmeliyiz öncelikle. Kavgaya karışmak, negatif yorumlarda bulunmak, trollemek çok saçma ve anlamsız geliyor bana.

-Yaptığı işlerle kendine örnek aldığın bir girişimci ve girişim var mı?

Pek çok isim var. Matt Mullenweg, Loic Le Meur, Dennis Crowley, Mark Zuckerberg, Paul Buchheit, Michael Arrington, Pete Cashmore isimleri ilk aklıma gelenler. Kendinize rol model aldığınız başarılı kişilerle irtibata geçip, projenizi anlatıyor ve olumlu tepkiler alabiliyor olmak ise inanılmaz bir deneyim.

-Seni başka nerelerden takip edebilirim? Kişisel blogun var mı?

Twitter hesabımı aktif olarak kullanmaya özen gösteriyorum. FriendFeed’in 3 vakte kadar deadpoola karışıp, tarih olacağını düşündüğüm için Tumblr, Posterous gibi mikro servisleri aktif olarak kullanmayı hedefliyorum ilk olarak. Hem kişisel, hem kurumsal anlamda bloglamaya ise en kısa sürede başlıyor olacağız, bu konuda ilham aldığım case study’lerden birisinin de senin blogun olduğunu söyleyebilirim.

-Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?

Cevapları biraz uzun tuttuysam ve kafanızı şişirdiysem kusuruma bakmayın, elimden geldiğinde açıklayıcı olmaya çalıştım. Bu coğrafyadan olup da, dünyayı değiştirebilecek yeteneğe ve azme sahip onlarca kişinin olduğuna inanıyorum ve hamleleri doğru yaptığımız vakit başarılı olacağımıza hiç şüphe yok.

Umarım 2011, Türk internet girişimlerinin dünyada adından fazlaca söz ettirmeye başladığı bir yıl olur ve sonrasında da devamı gelir.

-Rica ederim, harika bir 5 çayı sohbeti oldu. :) Bana vakit ayırdığın için çok teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim, en kısa sürede görüşmek dileğiyle!

13 Yorum

  • Aralık 20, 2010

    ilter

    Başarılar Oğuz, takipteyiz! :)
    Söyleşi için teşekkürler Reyhan!

  • Aralık 20, 2010

    Ömer Kerem Bekteş

    Oğuz Serdar benim liseden arkadaşım. Bir zamanlar onu elinde visual basic kitabıyla lise sıralarında gördüğümde acaba bu çocuk ne yapıyor diye düşünmüştüm ama gördüm ki bugün emin adımlarla ilerliyor. Ona teknoloji ile olan yolculuğunda sonsuz başarılar dilerim…

  • Aralık 20, 2010

    Digital Dünyam

    one twitter öle tebrikler…

  • Aralık 21, 2010

    Nedin Ak

    Devamini bekliyoruz, harika olmus bayildim sanal 5 cayi fikrinize :)

  • Aralık 21, 2010

    Sefa Koc

    Fikir güzel. İlk konuk da güzel, artık devamının da daha güzel olmasını bekleriz ;)

  • Aralık 25, 2010

    reyhancepik

    Frienfeed: http://ff.im/vvKee

  • Aralık 29, 2010

    güncel hotfile

    reetings. I follow your site to wish you continued success.

  • Ocak 9, 2011

    eylül

    Merhaba sitenizi severek takip ediyorum Sık kullanılanlara ekledim.

  • [...] üzere olduğunun ilk sinyallerini geçtiğimiz yılın sonlarında Oğuz Serdar’ın bir blog röportajından notlarımıza [...]

  • Şubat 20, 2011

    tuba capak

    5 cayi iyi fikir ama zamanda lazim reyhancim bende seni 5 cayina bekliyorum ama sanal olmazsa daha cok sevinirim almanyadan tuba

  • Şubat 21, 2011

    reyhancepik

    Canimmmmmmm ablacimmmmmm, ne cok ozledim seni anlatamam. Bayramda aradim sizi ama ulasamadim. her zaman soruyorum amcamlara. Haberlerini aliyorum. Facebook ta bulamadim seni :( orada olsaydin en azindan iletisim halinde kalirdik. Seni cok cok opuyorum.

  • Şubat 22, 2011

    tuba capak

    bana cevap yazmana cok sevindim bende senin takipcilerindenim uzun zamandir ayrica bende seni cok özledim yaptigin isleri bende cok takdir ediyorum unutmaki her zaman yanindayim.face de yokum cünkü zamanim yok bu tür islere cok yogun bi hayat tempom var ilk amerikaya gittigini duydugumda aslinda icim buruklandi cünkü bende yurt disinda yasiyorum ve cok iyi biliyorumki gurbet dedikleri sey cok da kolay degil ama senin mutlu oldugunu gördükce bende mutlu oluyorum seni cok seviyorum ve senin yazilarini bi kac arkadisimla paylastim onlarda cok begendi ve sana tam gaz ileri diyorum cooooooooooooooookkkkkkkkkkkkkk ööööööööööööpppppppptüm

  • Şubat 27, 2011

    kenya

    çok güzel bir yazı.

Hemen Yorum Yapın